Saatin 19.07 olduğunu çok iyi hatırlıyorum. Ama tarih konusunda kararsızım. Yaşım 10-11. Takriben 1999 yıllardan.
Çok kirliyim. Sokakta kuzen ve arkadaşlarla mahalle maçından gelmişim. Pazar olduğu için sabahtan akşama kadar sokaklarda geçirmişim zamanımı. Saçlarda bit var. Yüzüm kara lekeli.
Salona geçiyorum
Salona geçiyorum. Oda sıcacık. Puf puf arada alttan ateş atan soba alev alev yanıyor. Üzerindeki alüminyum güğümün içindeki su kaynamış. Çaydanlık demini sonuna kadar çekmiş. Kurumuş çay filizlerinin kokusu nefesimle bütünleşiyor. Babam her zamanki gibi haberleri açmış. Annem yarın okul var yıkanmam lazım diyerek leğeni getiriyor içeriden. Sabunun yanında gözüme sinek ilacı ve bit tarağı ilişiyor. Kafamdaki bitleri sinek ilacı ile öldürüp duş sonrasında tarakla onları saçlarımdan uzaklaştıracak.
Gevrek
Gevreğiiii sesleri geliyor dışarıdan. Baba gevrek alır mısın diyorum. 7 tane alıyor benim için. Neden bu kadar uzun sürdü diye merak ederken gevrek alması; öğrencisi olduğunu öğreniyorum gevrek satanın. Bu arada annem üzerimi soyuyor. Yıkanma zamanı geldi.
Patates ve şeker pancarı
Ana diyorum. Sobanın dolabına patates atalım mı. Ben yıkanana kadar kızarmış olurlar. Kırmıyor annem beni. 5-6 tane patates atıyor. Tam da o zamanlarda Niğde’den gelen şeker pancarlarından birini atıyor babam. Hayatımda ilk defa şeker pancarı ile o gün tanışıyorum.
Sinek ilacı
Gözümü yakmasın diye annem gözlerimi tülbent ile kapatıyor. Sıkıyor sinek ilacını kafama. Saçlarımın arasında sağa sola kaçışan bitleri hissedebiliyorum. 5 dakika bekledikten sonra tenimi yakan o soba üzerindeki su ile soğuk çeşme suyunun karıştığı su başımdan aşağı dökülüveriyor. Yeşil dalan sabunla saçlarımı köpüklüyor. Oğlum su sıcak ise soğutayım diyor. Sıcak ana derken patates ile şeker pancarının kokusunu içime çekiyorum. O arada da babam Samsun sigarasını (sağlığa zararlıdır)…
Gözlerim ve başım yanar iken yıkanma sona eriyor. Ama annem vücudumu, özellikle kollarımı ve yüzümü çitilemiş dakikalarca. Tertemiz olduğumu hissederken havluyu sarıveriyor vücuduma. Bir kaç tane yırtığı var, ipleri sallanıyor. Leğenin içinde gördüklerim; köpükler ve vücudumdan çıkan kirler.
Minder
Sobanın yanındaki mindere oturuyorum. Yüzüme vuruyor sıcaklık. Sanki yanağımın kızardığımı hissediyorum. Ayak parmaklarım buruşmuş. Tenimden buharlaşan sularda titremeyi hissederken o soba içimi ısıtıyor. Gözlerimi kapıyorum birden. Leyla’nın hayali titrememi geçiriyor.
Annem beyaz kilot, lastikli don ve kazağımı getiriyor. Onları gizli kapaklı bir şekilde giyiyorum. Hafif başım ıslak kalmış. Anam dayanamıyor el havlusu ile kuruluyor.
Peynir kokusu
Keçi peyniri kokusu alıyorum. Yengemin metal dört köşeli kutusundan çıkan. Annem elinde bir tepsi ile odaya giriyor. İçinde zeytin, toz şekeri, peynir, çay bardağı, çay tabağı, çay kaşığı ve ekmek var. Ekmeği sobanın üzerine koyuyor.
Kokular
Hayatımdaki en sevdiğim kokular bir arada. Çay, kızarmış ekmek, patates, şeker pancarı, gevrek (simit), ev salçası, keçi peyniri.. Benimle beraber yıkanan elbiselerim sobanın borusundaki askıda. İçimde bir huzur bir mutluluk. Aklımda Leyla.
Babam patatesler ile şeker pancarını çıkarıyor sobadan. Bir güzel soyuyor onları elleri yanarken. Bir taraftan da bana anlatıyor nasıl bu hale geldiklerini.
Sofra bezi
Sofa bezi seriliyor. Üzerinde daha önceki kahvaltılıklardan kalma bir tane zeytin çekirdeği var. Salça lekeleri olmaz ise olmaz. Kurumuş ekmek kırıntıları. Üzerine tekerlek gibi şu anda aklıma gelmeyen şeyi koyduktan sonra üzerine siniyi koyuyor.
….
…
..
.
Bugün duş alırken
Bugün duş alırken yukarıdaki o anılarım geldi aklıma.
Alttan ısıtmalı sahibi olduğum evdeyim. Klimayı da açmışım nedense. Duşa gireceğim ya üşürüm diye korkuyorum. Merkezi ısıtmadan sıcacık akıyor su. İstediğim derecede ayarlayabiliyorum. Yarım saat boyunca şampuan, saç kremi, vücut şampuanı ile yıkanıyorum, paklanıyorum. Vücudumu tamamen kaplayan 500 liralık havluya sarıldıktan sonra çıkıyorum banyodan.
Koltuğa oturuyorum. Saat 19.01. Haberler başlamış. 19.07’yi bekliyorum. Gözüm duvardaki saate değil kolumdaki dijitale bakıyor.
Evde mikrodalga içinde ısınan pizzanın kokusu.
Mutsuzum. Huzursuzum. Alttan ısıtan sistem ve klimanın altında o sıcakta titriyorum.
Alaçıktan gökdelene çıktığım bu günlerde ben kuzine sobamızla yaşadığım anlarıma dönmek istiyorum.
Serhat gerçek mi , hikaye mi ? Bir an tereddüt ettim, karar veremedim. okurken, Alaşehir’deki ev aklıma geldi . Nedense
Ayşen Abla merhaba;
Gerçek bir hikaye.
Selamlar.