Ben: “Nereye gidiyorsun dayı? Beni de bindirir misin motosiklete?”
Dayım: “Anneannene. Gel bin.”
Mezarlığa gitmekten korkardım. Ama işin ucunda motosiklete binmek vardı. Zor da olsa atladım arkasına. Bir sigara yaktı. Motosiklet çalışmadığı için yokuş aşağı doğru vurdurdu. Hareket etmeye başlayınca bir taraftan içimi heyecan kaplıyor, bir taraftan da sigara dumanlarını esen rüzgar ile içime çekiyordum. Bir kaç dakika sonra mezarlığın kapısından içeri girdik. İneceğimizi düşünürken mezarlık içerisinde bayağı ilerledik. Nedense o olduğu için korkmuyordum artık.
Birden durdu. Arkasına bir hamle yaparak beni aşağı indirdi. Ardından da motosikleti ayağına aldı.
Bir kaç adım sonra anneannemin mezarının yanındaydık.
Dayım: “Elham, kul hüvellâhü ehad biliyor musun ?”
Ben: “Biliyorum. Tamam o zaman 1 elham, 3 kul hüvellâhü ehad okuyacaksın dedi.”
Karşısına geçtim. Bana baktı. Yanıma gel, o tarafta olmaz dedi.
Duayı okuduktan sonra ellerinizi yüzüne kavuşturdu. Bende aynı şeyi yaptım. Mezar üzerinde ne kadar taş, ot varsa temizledik. Hemen aşağıdaki çeşmeden de su getirdik mezarı suladık. Ardından motosiklete atlayıp geldiğimiz yere geri döndük.
Ben: “Neden o tarafta olmaz dedin dayı?”
Dayım: “Dua kabrin sol tarafında okunur. Yüzün o halde iken kıbleye bakar çünkü. Mezar taşlarının başı ise batıya bakar. Vefat edeni de defnederken başının sağa doğru yatırırsın. Onun da başı kıbleye doğru bakmış olur.”
Ben: “Nereden öğrendin bunu dayı?”
Dayım: “Deden öğretti”
Yaşımı tam olarak hatırlamıyorum ama orta okula gidiyordum. 12-14 arası. Aradan yıllar geçmesine rağmen unutmamıştım o sözleri. Unutulur mu senle ilgili hiç bir an. Doğum günün kutlu olsun dayı.
Bir yanıt yazın