15 Mayıs 2003 yılında sınav sonuçları açıklanmıştı. 73.313 puan aldığımı ve Kara Kuvvetleri Komutanlığı’nı kazandığımı öğrenince tüm dünyalar benim olmuştu. Mutluydum. Huzurluydum. Kendimle gurur duyuyordum. Ailem benle gurur duyuyordu. Yaşadığım yerdeki tüm insanlar beni konuşuyordu. 30 Ağustos 2002 yılında kutlama yapan asker kortejine gül atan bir çocuğun hayalleri gerçek oluyordu. Havacı ya da denizci olmak istemiyordum. Hayallerimde genel kurmay başkanlığı vardı. Onun için de karacı olmam gerekiyordu.
İlk öpücüğüm
Mülakattan 2 gün önce aşık olduğum kız yanıma geldi. Seni çok seviyorum dedi. Subay ol. Sonra senle evlenelim. Bu da sana şans öpücüğüm olsun diyerek yanağımdan öptü beni. Ferhat ile Şirin değildik ama bilenler bilir Serhat ile Leyla idik.
Mülakat
Hayatımdaki en değerli insanlardan biri ile gittik İstanbul’da. Babam. İbrahim Sağlam. Her anımda yanımdaydı. Zamanında aynı anları yaşamış, askeri liseyi kazanmış ama tazminatını ödeyip vazgeçmiş kişi ile.
İlk olarak koşu, barfiks, mekik gibi sınavlara giriyorsunuz. Hepsinde derece yaptım. Hatta barfiksi çekerken bir subayın yeter artık bu kadar fazla çekilmez dediğini dün gibi hatırlıyorum. Liseli arkadaşlarım bilir. Kimse kapışamazdı benle. 51’i gördüğüm olmuştu.
Sıra geldi mülakata. Kapının önünde bekliyoruz. Bir çocuk girdi içeri. 5 dakika sonra çıktı. Ne sordular sana dedim. Annemin ve babamın adı cevabını aldım. O kadar heyecanlıydım ki annemin, babamın adını dahi unutabilirdim. Sıra bana geldi. İçeriye girdim. Karşımda şanlı 5 komutan. Arkada boğaz manzarası. Önlerinde zarflar. İzin vermeleri ile oturdum sandalyeye. Şu zarfların arasından bir tanesini çek bakalım dediler. Çektim. Oku bize soruyu dediler.
Soru: Türkiye ile Yunanistan arasındaki hava sahasının kaç kilometre karesi bize ait, kaç kilometre karesi Yunanistan’a aittir ?
Cevap: Bilmiyorum ama %70’i bizlere, %30’u onlara aittir.
Cevabını bilmiyordum ama kalbimden geçeni söylemek istedim.
Sonuç: Elendim
İtiraz hakkı
Ağlayarak çıktım elendiğimi öğrenince. Bir subay niye ağlıyorsun diyerek gözyaşlarımı sildi. Ben sizler gibi subay olmak istiyorum ama elendim dedim. İtiraz et dedi. Bir hakkın daha olacak. İtirazımdan sonra bu sefer 3 şanlı komutanın karşısına çıktım. Bu sefer Kuleli Askeri Lisesi’nin tam ortasında, bahçede.
Niye ağlııyorsun diye sordu komutanlardan bir tanesi. Asker olmak istiyorum dedim. Çek bakalım bir zarf dedi. Yine bir soru. Bu sefer ticaret ile ilgili. Gözyaşlarımı silerken bilmiyorum komutanım cevabını verdim. Ve şu soruyu sordum. Ben subay olacak mıyım ? Alnımdan öptü…
Babam
Kesin olarak elendiğimi anladıktan sonra dışarı çıktım. Hala daha ağlıyordum. Babam dışarıda bekliyordu. Elimden tuttu. Ağlama oğlum dedi. Gel hadi evimize gidelim.
Otobüse bindik. Ayaktaydık. Ben ağlamaya devam ediyordum. En arkada bir amca gel dedi buraya otur. Onun yanındaki de babama yer vermişti. Ağlaya ağlaya Kadıköy’e kadar gittik. Sonra evimize geri döndük.
Leyla beni sevmiyordu artık. Yaşadığım yerdekiler benle gurur duymuyordu. Hayat benim için bitti dediğim anlarda Aşkın abimden gelen bir telefon ile Niğde’ye gittim. Hayatımın en değerli 3 ayını abim ile geçirdim. Bana satranç oynamayı öğretti. Esnaflığı öğretti. Kısacası ne biliyorsa…
Niğde’nin askerleri
O zamanlardan aklımda kalan, Niğde’de her esnafta çalan ve dinlemeyi çok sevdiğim bir şarkıyı paylaşayım.
Bir yanıt yazın